Dünyanın En Zehirli Balığı

Dünyanın En Zehirli Balığını Neden Yiyoruz?

Fugu balığı, dünyanın en zehirli balığı sayılır. Bu ölümcül balığın porsiyon fiyatı 200$'a kadar çıkıyor. İnsan neden bu balığı alır ve ölüme meydan okur?

Paylaşın:

Bundan tam 49 yıl önce, 16 Ocak 1975’te, Bandō Mitsugorō VIII, arkadaşları ile son yemeğini yedi ve tam 8 saat sonra öldü. 1973 yılında “Yaşayan Ulusal Hazine” unvanını alan Mitsugorō, Japonya’nın en ünlü Kabuki aktörlerinden birisi idi. İnsan merak ediyor, Mitsugorō, 1913’te, 7 yaşında başlayan sanat hayatında, geleneksel makyaj ve kıyafetler içerisinde kim bilir kaç kez sahnede ölmüş, felç olmuş gibi hiç kıpırdamadan perdenin kapanmasını beklemişti.

Mitsugorō, o gün restoran şefini, zehirlenmeyeceğine ikna etmiş, Fugu balığının ölümcül zehrinin kaynağı karaciğerinden hem de dört porsiyon yemeyi başarmıştı. Mitsugorō, tabağındaki son lokmayı yuttuğunda, arkadaşlarına “hayatta kalacağım” diyerek gururla gülümsüyordu. İlk tabağından sadece 20 dakika sonra, dudağının ve dilinin uyuştuğunu hisseden Mitsugorō, bunun birazdan geçeceğini düşünmüştü. Bizim, kirpi balığı ya da balon balığı dediğimiz Fugu balığının derisinde, karaciğerinde ve yumurtalıklarında sakladığı ölümcül Tetrodotoksin’in yavaş yavaş kanına karışmasının ikinci etkisi kulaklarındaki şiddetli çınlama idi. Çınlamadan kısa bir süre sonra, ölümcül nörotoksinimiz, nefes darlığı, baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi belirtilerle, Mitsugorō’nin kasılmış bedenine işkence etmeye başladı. Sadece birkaç saat sonra, Mitsugorō’nun acılar içindeki bedeni, geçirdiği felç sebebiyle bir daha hiç hareket edemeyecek, solunum ve kalp yetmezliğine bağlı sebeplerle, ilk lokmasından tam 8 saat sonra ölecekti.

Dünyanın En Zehirli Balığını Neden Yiyoruz?

Bandō Mitsugorō’nın tek zehirlenen olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Her yıl farklı sayıda insan, Fugu balığı yiyerek ölmeye devam ediyor. Resmi kayıtlara göre en öldürücü yıl, 176 kişinin öldüğü 1958’di. Kasım 2011’de Tokyo’daki iki Michelin yıldızlı restoran Fugu Fukuji’den bir şef, riskler konusunda uyarılmasına rağmen, özellikle sipariş veren bir müşteriye fugu ciğeri servis etti ve müşterisinin zehirlenmesine sebep oldu.*

Ölümcül olması sebebi ile tarih içerisinde defalarca yasaklanan Fugu’nun servisi, bugün çok sert düzenlemelere tabi. Balığın deri, yumurtalık, karaciğer gibi organlarının dikkatlice ayıklanması gerekiyor. Bu ayıklama işini ve servisi sadece 3 yıllık sıkı bir eğitim sonrası, yeterlilik kazanan şefler yapabiliyor. Pek de lezzetli olmayan Fugu’nun bazı restoranlarda porsiyonun $200’a satıldığını duymak ayrıca ilginç.

Hem bu parayı vereceksin hem de ölüm riskini göze alacaksın. Kocaman kocaman soru işaretlerim var.

Neden? Neden insanlar ölüm riskini bilerek bu tatsız tuzsuz balığı satın alıyor?

Kendi adıma cevap vereyim. Bu balığı yememin tek bir yolu var. Başka yiyecek hiçbir şeyin olmaması ve aksi halde açlıktan ölecek olmam. Mantıklı hiçbir insanın, zehirlenme riskini bile bile bu balığı yiyebileceğini zannetmiyorum.

Ama unutmayın, İnsanlar her zaman mantıklı davranmazlar. Hayatın gerçeği zannettiğimiz gibi değil. Fugu’yu deneyen ve bir tabak için 200 dolardan fazla veren tonlarca insan var. Neden?

Aklıma gelen ilk sebep “kültür”. Japonların kendine özgü bir kültürü var. Kültürün özellikle de geleneksel kültürel davranışların pek de mantıklı olduğu söylenemez. Dünyanın her yerinde çok sayıda saçma sapan kültürel alışkanlık var. Yemek de farklı değil. Fugu yemek, Japon kültürünün önemli bir parçası olabilir. Fena bir cevap değil ama bence yine de yeterli değil. Sadece “Japonlar neden yiyor?” sorusunu cevaplıyoruz. Ya turistler?

Dünyanın En Zehirli Balığını Neden Yiyoruz?

Buna da bir cevabım var. Biyolojik olarak Homo Sapien’iz, ama aynı zamanda Homo Narrans’ız da. Evrim bizi sadece biyolojik olarak değiştirmedi. Aynı zamanda bizi sosyal bir yaratık olarak da şekillendirdi. Binlerce yıllık evrimsel gelişimden sonra, bugün, sosyal olarak birbirimize bağlıyız ve içinde yaşadığımız topluluğun kabulüne ihtiyaç duyuyoruz. Topluluğumuzu etkilemek, sıradan değil, ilginç olmak ve takdir edilmek istiyoruz. Bunun için de hikayeleri kullanıyoruz.

Birbirimize hikayeler anlatabilen tek hayvan topluluğu biziz. Kurgu yaratabiliriz ve hiç çekinmeden yalanlar söyleyebiliriz. Hiç fark etmeden, hatta güdüsel olarak topluluğu etkilemek için hikayeleri kullanırız. Farklı olmaya çabalarız. Dahası, heyecan verici bir hikâye bulamazsak, abartmaktan çekinmeyiz. Neden? Çünkü harika bir hikâyenin bize prestij kazandırdığını içten içe hissederiz.

Yaşam dediğimiz hikâye biriktirmekten başka nedir ki? İnsanların çoğu öyküler anlatmak için yaşar. Anlatabilecekleri şeyleri denerler. Bir şehri ziyaret eder, deneyimler ve başkalarına anlatmak için hikayeler satın alırlar.

Fugu yemek çok sağlam bir hikâye. Hayatınız boyunca herkese anlatabileceğiniz, resmen ömürlük bir hikâye. Sizi herkesten ayıran, taktirleri topladığınız müthiş bir deneyim. “Neden bu zehirli balığı yiyoruz” sorusunun cevabı burada gizli. Eşsiz bir hikâye biriktirmek için.

Peki sen Japonya’da olsaydın ne yapardın? Fugu yer miydin?

Burak Su‘ya içeriğini paylaşmamıza izin verdiği için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kendisini takip etmek ve diğer içeriklerine ulaşmak isterseniz Burak Su web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Dr. Tolga Taymaz‘ın “Balon Balıklarına Tıbbi Yaklaşım” Makalesi de ilginizi çekebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Siyah Kurdele